
SANATORIUM, 25 Ekim - 1 Aralık 2019 tarihlerinde Türkiyeli sanatçı Yunus Emre Erdoğan ile Avusturyalı sanatçı Clemens Wolf’un son dönem işlerini kapsayan, Domenico de Chirico küratörlüğündeki “İlişkiler” adlı iki kişilik sergiye ev sahipliği yapacak.
Sergide Yunus Emre Erdoğan ve Clemens Wolf’un araştırdığı mekân, bir yere oturtması zor, neredeyse uçucu, incecik bir mekân olarak tanımlanabilir. İki sanatçının, sanatsal araştırmaları arasındaki çeşitli benzerlikler, temelleriyle yüz yüze geldiklerinde daha da canlı hale geliyor. Her ikisinin de özünde, iki sanatçının işlerinin de yaratıcı temelini oluşturan o ilk anda, kurucu anlam, arka planın kokusu ve altta yatan nefes veya nefessizlik yer alıyor.
Yunus Emre Erdoğan çalışmalarında yerler ve objelere, onların ışık ve mekânın çeperleriyle etkileşimine gözünü dikiyor. Çoğunlukla karakalem olan çalışmaları geniş olduğu kadar yoğun bir atmosfere de sahip. Mekânsal öğeler, neredeyse minimalist yönlere meylederek formalizmden sıyrılıyor çoğunlukla. Nesnelere yönelik hayaletvari bir bakış geliştiren sanatçı, mekândaki nesnelerin bıraktığı belli belirsiz sesler ve görünmez izlere dayanan metafizik bir anlam arayışına girerek boşluğun varlığının peşine düşünüyor.
Diğer yanda ise Clemens Wolf’un eserleri, malzeme ve renklerin özgül bir şekilde kullanılması aracılığıyla temsil ve soyutlama arasında dalgalanan bir düşünme halindeki hassas ve geçici bir anı yakalamaya yönelik bir çabayı ortaya koyuyor. Genleşmiş bir metal parçasını fırça olarak kullanan Wolf, metal parçasını reçineye batırıp ona pigment ekleyerek yoğun dokulu ve tek renkli bir kompozisyon yaratmak amacıyla tuval üzerine ilk olarak kalın bir yağlı boya tabakası sürüyor. Böylece nihai kompozisyonlar aslında tuvalin yüzeyine dokunmadan ortaya çıkmış oluyor. Süreç teslimiyetle, teslimiyet de mekânsal soyutlamanın uçuculuğuyla örtüşüyor.
-
Bettina Franckenberg, Karanlıkta Işık
- Mine Sanat Galerisi, Yalıkavak Palmarina Bodrum mekanında sanatçı Bettina Franckenberg’in çalışmalarını “Karanlıktaki Işık” başlığı altında sergiliyor.
Bettina Franckenberg’in “Karanlıktaki Işık” başlıklı sergisi 8 Mart - 8 Nisan 2017 tarihleri arasında Mine Sanat Galerisi Yalıkavak Palmarina Bodrum mekanında izlenebilir.
"Karanlıktaki Işık"
“Kosmos ve büyük bir harmoni içindeki yaşam benim ilgi alanım – tüm yaşam basamaklarındaki gelişme ve olgunluk”
Anaerkil mitoloji, insanların ‘dünya nasıl oluştu?’ ve ‘hayatın anlamı nedir?’ sorularına ilk bulunan cevaplardan biridir. O zamanki insanın dünyasında üç biçimli ay tanrıçası, yaşamın çeşitli dönemlerini ve doğanın sürekliliğini simgeler. Benim çalışmalarımda bu mitolojik renkler – beyaz, kırmızı ve siyah – simgesel tasarım öğeleridir. Siyah hilal – veya yeni ay – tanrıçanın yaşlılık dönemini sembolize eder. Baharda, hayatın yeniden oluşumunu ve dönüşümünü sürdürmek için sonbahar ve kışın bütün yaşamı yer altına taşıyan ölüm tanrıçasıdır.
Doğanın sürekliliğinde ölümün devamı yeni bir yaşamdır ve her karanlık dönemi bir ışık, bir umut iҫerir, kosmosun dengesi gibi.
3 Mart 2017 Cuma
-
Zahit Büyükişleyen, Şimdi Kantaron Zamanı
- Zahit Büyükişleyen "Şimdi Kantaron Zamanı" sergisi 23 Eylül - 17 Ekim tarihleri arasında Mine Sanat Galerisi Palmarina Bodrum`da...
Sergimizin açılış kokteyli 23 Eylül 2016, Cuma günü, saat 18:00`de, Mine Sanat Galerisi, Palmarina Bodrum Yalıkavak`taki mekanımızda sanatçımızın da katılımıyla gerçekleşecektir.
Sanat anlayışımı varsıllaştıran ve öznel kılan soyut anlatımlarla kurduğum özgün bağların düşünsel sistemi, bence yaşamla kesişir. Yaşam nedir? Yaşamın anlamı nedir? Ne zaman sorulur bu soru, hangi zamanlarda? Dış görünümümüzün altında bir “ben” olduğunun farkına varıp dünyayı bizimle olan ilişkisi içinde sorgulamaya başladığımızda mı? Daraldığımız, köşeye sıkıştığımız ya da köktenci bir karar verme aşamasında olduğumuz durumlarda mı? Kendi sesimizin yankısını duymaz olduğumuzda mı? Beklenmedik bir anda ölümle yüz yüze geldiğimiz zaman mı?
Yaşam durmadan çözülüp toparlanan ve ikinci kez ele geçmeyen bir oluşsa, onda anlam bulamamaktan korkarız. Her bir yaşam için ayrı anlamlar üretme gereğini duyarız.
Geçmişimizde bizi biz yapan, karmaşık izler, rastlantılar ve insanlar vardır. Anılar kaypaktır, durmadan kaçar gider elimizden…
İnsan kendi yaşamını bile içten değil, dıştan bakarak kavrayabilir, bu yüzden… Acılar çekeriz, yaşamın bizde daha uysal, daha adil davranmasını beklediğimiz zamanlar olur. Başarıyı, huzuru sevilmeyi ve güven duymayı özleriz. Ama ne olursa olsun öykümüz ancak yaşadıktan sonra gerçek bir öyküye dönüşür. Maceramıza asıl ruhumuz, tutkularımız, özlemlerimiz renk ve biçim kazandırır. Geçmişimizi asıl ortaya koyduklarımızın üzerine düşen aydınlık görünür kılar. Ve yaşamın anlamı yahut anlamsızlığı o yaşamın vardığı, ulaştığı sonuçtan gelir.
10 Ekim 2016 Pazartesi