
Fulya Çetin`in "Geceden Karanlık" isimli kişisel sergisi 30 Eylül 2016 - 05 Kasım 2016 tarihleri arasında SANATORIUM`da izleyici ile buluşuyor.
Sergi sanatçının Aile-Devlet-Kadın ve Eril tahakküm üzerine şekillenen son çalışmalarını kapsıyor. Yaptığı yağlıboya resim ve video yerleştirmelerle toplumun en büyük diktası olan erkek hegemonyasının nasıl onaylandığının, desteklendiğinin, yüceltildiğinin ve meşrulaştırıldığının altını çizen sanatçı, kadınların bu sistem içerisindeki mücadelesini görünür kılıyor.
Fulya Çetin, bir kutlamaya ait imgeleri adeta sessiz bir mateme dönüştürüyor. Erkek şiddetine karşılık yaşamak için öldürmek zorunda kalan kadın mahkumların hikayelerinden metaforlarla "gerçekliğe" tekrar tanıklık edeceğimiz "Geceden Karanlık" sergisi 5 Kasım 2016 tarihine kadar SANATORIUM`da görülebilir.
"Bir kadının kendi hayatının geleceğine ilişkin sahip olduğu hayaller, başka birinin kıskançlığının ya da birinin ona yönelik apaçık yıkıcılığının alevlerinde de öldürülebilir. Ailenin, akıl hocalarının, öğretmenlerin ve arkadaşların haset duyduklarında ille de yok edici olmaları gerekmez, ama bazıları gerek gizli gerekse o kadar da gizli olmayan şekillerde kesinlikle ve kararlı bir biçimde yıkıcıdır. Hasmane bir sevgi ilişkisine, ana babaya, öğretmene ya da arkadaşa hizmet ederken hiçbir kadın yaratıcı hayatını askıya almaktan kendini kurtaramaz."
Kurtlarla Koşan Kadınlar /Clarissa P. Estes
Fulya Çetin: 1970 İstanbul doğumlu sanatçı, Mimar Sinan Üniversitesi Resim Bölümü`nden 1995 yılında mezun olmuştur. Kişisel sergileri arasında "Havaya Karışan" (DEPO, 2015), "Nehir Altı Nehir" (artSümer 2013), "İyi Geceler" ( Manzara Perspectives 2011), "Tahrip Koleksiyoncusu" (44a, 2010) ve "Bahar Temizliği" (Nalan Yırtmaç ile beraber, Karşı Sanat Çalışmaları, 2006) sayılabilir. Katıldığı karma sergilerden bazıları, "Kayıpta Saklı" (Karşı Sanat Çalışmaları, 2016), “Stay with Me" (Apartman Project, Berlin, 2014), "Güllük Gülistanlık" (Opelvillen Rüsselsheim, 2012), "Ateşin Düştüğü Yer" (DEPO, 2011), "Pis Hikâye" (BM Suma, 2009) "Resmi Para Birimi" (Kasa Galeri, 2007) ve Hafriyat sergileridir. Çetin, Hafriyat Karaköy içinde yer almıştır.
-
Bettina Franckenberg, Karanlıkta Işık
- Mine Sanat Galerisi, Yalıkavak Palmarina Bodrum mekanında sanatçı Bettina Franckenberg’in çalışmalarını “Karanlıktaki Işık” başlığı altında sergiliyor.
Bettina Franckenberg’in “Karanlıktaki Işık” başlıklı sergisi 8 Mart - 8 Nisan 2017 tarihleri arasında Mine Sanat Galerisi Yalıkavak Palmarina Bodrum mekanında izlenebilir.
"Karanlıktaki Işık"
“Kosmos ve büyük bir harmoni içindeki yaşam benim ilgi alanım – tüm yaşam basamaklarındaki gelişme ve olgunluk”
Anaerkil mitoloji, insanların ‘dünya nasıl oluştu?’ ve ‘hayatın anlamı nedir?’ sorularına ilk bulunan cevaplardan biridir. O zamanki insanın dünyasında üç biçimli ay tanrıçası, yaşamın çeşitli dönemlerini ve doğanın sürekliliğini simgeler. Benim çalışmalarımda bu mitolojik renkler – beyaz, kırmızı ve siyah – simgesel tasarım öğeleridir. Siyah hilal – veya yeni ay – tanrıçanın yaşlılık dönemini sembolize eder. Baharda, hayatın yeniden oluşumunu ve dönüşümünü sürdürmek için sonbahar ve kışın bütün yaşamı yer altına taşıyan ölüm tanrıçasıdır.
Doğanın sürekliliğinde ölümün devamı yeni bir yaşamdır ve her karanlık dönemi bir ışık, bir umut iҫerir, kosmosun dengesi gibi.
3 Mart 2017 Cuma
-
Zahit Büyükişleyen, Şimdi Kantaron Zamanı
- Zahit Büyükişleyen "Şimdi Kantaron Zamanı" sergisi 23 Eylül - 17 Ekim tarihleri arasında Mine Sanat Galerisi Palmarina Bodrum`da...
Sergimizin açılış kokteyli 23 Eylül 2016, Cuma günü, saat 18:00`de, Mine Sanat Galerisi, Palmarina Bodrum Yalıkavak`taki mekanımızda sanatçımızın da katılımıyla gerçekleşecektir.
Sanat anlayışımı varsıllaştıran ve öznel kılan soyut anlatımlarla kurduğum özgün bağların düşünsel sistemi, bence yaşamla kesişir. Yaşam nedir? Yaşamın anlamı nedir? Ne zaman sorulur bu soru, hangi zamanlarda? Dış görünümümüzün altında bir “ben” olduğunun farkına varıp dünyayı bizimle olan ilişkisi içinde sorgulamaya başladığımızda mı? Daraldığımız, köşeye sıkıştığımız ya da köktenci bir karar verme aşamasında olduğumuz durumlarda mı? Kendi sesimizin yankısını duymaz olduğumuzda mı? Beklenmedik bir anda ölümle yüz yüze geldiğimiz zaman mı?
Yaşam durmadan çözülüp toparlanan ve ikinci kez ele geçmeyen bir oluşsa, onda anlam bulamamaktan korkarız. Her bir yaşam için ayrı anlamlar üretme gereğini duyarız.
Geçmişimizde bizi biz yapan, karmaşık izler, rastlantılar ve insanlar vardır. Anılar kaypaktır, durmadan kaçar gider elimizden…
İnsan kendi yaşamını bile içten değil, dıştan bakarak kavrayabilir, bu yüzden… Acılar çekeriz, yaşamın bizde daha uysal, daha adil davranmasını beklediğimiz zamanlar olur. Başarıyı, huzuru sevilmeyi ve güven duymayı özleriz. Ama ne olursa olsun öykümüz ancak yaşadıktan sonra gerçek bir öyküye dönüşür. Maceramıza asıl ruhumuz, tutkularımız, özlemlerimiz renk ve biçim kazandırır. Geçmişimizi asıl ortaya koyduklarımızın üzerine düşen aydınlık görünür kılar. Ve yaşamın anlamı yahut anlamsızlığı o yaşamın vardığı, ulaştığı sonuçtan gelir.
10 Ekim 2016 Pazartesi